Van Günlüğü 4. Gün

8 Nisan 2012

“Keşke annem……………………..”


Bugün Pazar. Van’da okulların tatil olduğu tek gün… 2 ay eğitim öğretime ara verildiği için cumartesi günleri de ders var. Üstelik 7 saat! Haftaiçi de aynı şekilde. Öğretmenlerin bazıları günde 14 saat derse giriyor! Yani öğretmenden alınacak verimde ortada anlayacağınız.

Neyse, Pazar günümüzü tatil olduğu için gezmeye ayırdık. Sabah 9.30 gibi kahvaltıya indik. İstanbul’dan 3 kişi gelmişti. Biri daha önceden tanıştığımız Boğaziçi’nden bir arkadaşımın annesi olan Havva Sula’ydı. Diğerleri de Fatma Hanım ile Hatice Hanım. Hatice Hanım, diş hekimiymiş. Fatma Hanım da Hayat Vakfı’nın yürüttüğü Çocuklar Sokakta Solmasın Projesinin fikir annesi. Tam bir çocuk aşığı… Onlar, Mustafa Bey ile pazartesi günü Halkalı Köyünde gerçekleşecek organizasyon için çalışacaklar ve Van’da bazı yerlere 
uğrayacaklar.

Biz 10.30 gibi otelden Mehmet Hocanın kiraladığı araba ile çıkıyoruz. İlk durak Van Kalesi… Kısa sürede kaleye ulaşıyoruz. Arabadan inince 3-4 kişilik bir genç grubu ile karşılaşıp kaleye nasıl çıkacağımızı soruyoruz. Onlarda atılıyor öne ve bizi kaleye doğru götürmeye başlıyorlar. İlk başta her şey normal. Ama bir süre sonra geçtiğimiz yollardan anladığımız üzere kaleye kaçak giriş yapmışız :) ah gençler…  Gençler kitaplardan okudukları ve rehberlerden dinledikleri Van Kalesi hakkındaki şeyleri ezberlemişler ve birkaç dilde bize anlatıyorlar. Ben de bu arada bol bol fotoğraf çekiyorum. Yağmurdan dolayı ıslanıyoruz bayağı.
Sonra kaleden inip, arabayla kalenin öbür tarafına gidiyoruz. Burada eski Van evleri var. Burada da fotoğraf çekilip, orada bulunan kafeye giriyoruz. Van Kalesinin altında kahve içiyoruz. Buradan çıkıp Van Gölünün içindeki Akdamar Adasına gitmeye karar veriyoruz ama sağanaktan dolayı mümkün olmuyor. Gölün tam kenarında yemek yiyebileceğimiz bir restoran buluyoruz. Göl manzarasında yemeğimizi yiyoruz.

Otele dönmeye karar veriyoruz ama öncesinde Van merkezde arabayla birkaç kez tur atıyoruz. Manzara korkunç! Yıkılmayı bekleyen bir sürü ağır hasarlı ve çatlaklı evler var! Her evin bahçesinde ya çadır ya da konteyner var. Her yerde öbek öbek konteyner yerleşim yerleri kurulmuş. Merak ediyor insan haliyle; havalar düzelmesine rağmen hâlâ neden o binalar yıkılıp yeni inşaatlara başlanmıyor?

Otele geliyoruz. Yemek saatine kadar dinlenme kararı alıyoruz. Akşam 19.30 gibi yemeğe indik Merve ile. Biz yemekteyken diğer ekip (Mustafa Bey, Havva Hanım, Fatma Hanım ve Hatice Hanım) geliyor. Yemekten sonra hep beraber çay içip sohbet ediyoruz. Konu çocuklara gelince ortamı büyük bir hüzün kaplıyor. Sesleri titriyor, gözler doluyor… Kimimiz devlete kızıyor, kimimiz imkânlara…

Sohbetten sonra dosyalarımızı alıp restorandaki köşemize çekiliyoruz ve hızla çalışmaya başlıyoruz. Tasnif, inceleme, raporlama ve dosyalama yapılması gereken 2 tane yedinci sınıf, bir tane de altıncı sınıf olmak üzere 3 sınıf var. Sonuçlar yine hiç iç açıcı değil. Çocukların depremden çok aile içi sorunları var. En travmatik olanları da bir yakınını kaybedenler. Çalışmamız 2,5 saat sürüyor. Çalışma esnasında “Cümle Tamamlama Testi”nde geçen dikkat çekici cümleleri birbirimizle paylaşıyoruz. Mehmet Hoca “keşke annem” diye başlayan cümlelerin çok etkili olduğunu söylüyor ve bu cümleleri toparlayıp bir çalışma daha yapalım diyor. Kaç tane proje oldu şimdi 4 mü? :)


Yorumlar