12 Nisan 2012
“veda”
Sabah 7.30 da Van
kahvaltısı yapmak üzere otelin lobisinde buluşacaktık ama Mehmet Hoca yine
uyuyakaldı :) tabii haklı
olarak. Gece 200 kişinin dosyasını incelemiş. Kapısına gidip uyandırdım.
Mustafa Bey ile beraber Van kahvaltısı olan bir yere gittik. Kahvaltımızı
yaptık.
Mustafa Bey çok gergin
görünüyordu. Sürekli sigara içiyordu. Bir derdi var herhalde diye düşündüm.
Kahvaltıdan sonra ben
otele gidip dosyalarımızı lobiye indirdim. Merve ve Mehmet Hoca’da kırtasiye
gittiler. Ben de daha sonra yanlarına gidip raporları dosyalamaya yardım ettim.
Hepimiz raporların bir örneğini aldık. Daha sonra bir taksi tutup raporları
ilgili yerlere (İl Sağlık Müdürlüğü, Valilik, İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve RAM)
gittik. Görüşebildiğimiz kimselere sonuçlardan kısaca bahsedip raporu verdik,
projenin ikinci basamağı ile ilgili düşüncelerimizi ve isteklerimizi paylaştık.
Görüşemediğimiz kişiler için de raporların bir örneğini sekreterlerine
bıraktık. Görüşmeler sırasında İl Milli Eğitim Müdürlüğünden Ebubekir Bey ile
aramızda sıcak muhabbetler oldu. Bunda İGEDER’den İsmail Çilingir’in selamının
etkisi ne kadar oldu bilemeyeceğim J RAM, görüştüğümüz kurumlar arasında en iyisi ve bizi en çok rahatlatanıydı
doğrusu. İnşallah bu proje bu şekilde kalmayacak, çocukların terapileri içinde
önemli çalışmalar olacak. Bununla beraber Fatih Üniversitesindeki psikoloji ve
PDR öğrencileri ile Vandaki çocukların arasında bir mektup arkadaşlığı
oluşturmayı hedefliyoruz. Bu çalışma çocuklar için hem ilgi çekici bir aktivite
hem de terapi olacak inşallah.
Bütün ziyaretler bitince
öğle yemeğimizi yemek için daha önceden gittiğimiz bir mekana gittik. Burda da
Mustafa Bey’in sigara içme konusunda azminin tükenmediğini gördüm maalesef.
Yemekten sonra otelden
valizlerimizi alıp havalimanına doğru yola çıktık. Havalimanının girişinde
uçağın 40 dakika gecikmeli kalkacağını öğrendik. Önce namazlar kılındı daha
sonra Mustafa Bey kahve içmek için ayrıldı yanımızdan ama yine sigara
içeceğinden emindim. Var bir şey var…
Mehmet Bey’de gelince
Merve ile de beraber üçümüz havalimanında kahve içmeye gittik. Sonra Mehmet
Bey, Mustafa Bey’i arayarak çağırdı. Mustafa Bey’i terapiye aldık :) Ama gerekçeleri bize inandırıcı gelmedi. Neyse
doğrudur diyelim :)
Gecikme için 40 dakika
demişlerdi ama uçak 1 saat gecikti. Mehmet Hoca’da sloganı buldu: “We are not
the turkish airlines. We are the mağdurs :)” Sonunda uçağa binebildik. Ama bu sefer ben çok gergindim çünkü bir
öğrencinin en değerli eşyası olan öğrenci pasomu bulamıyordum. Bir anda canım
sıkıldı. Çantamı didik didik ettim ve nihayet buldum :) Benimle beraber herkes de rahataldı. Mehmet
Hocamın dediği gibi “birimizin derdi hepimizindi”.Uçak hem geç kalktı hem de
boğazın üzerinde çok oyalandı. 18.00’da inebildik. Valizlerimizi aldık.
Vedalaşıp, helalleşip ayrıldık. Mehmet Bey ve Mustafa Bey normal çıkışa
yöneldi, Merve ve ben de metro çıkışına.
Ben açıkçası kendimi bir
garip hissediyordum. Van’ı aşırı derecede kabullendiğimi fark ettim. O kadar
yere gittim, hiçbirinde böyle bir şey hissetmemiştim. Demek “gönüllülük” böyle
bir şey. Ben bu projede birçok harika
insan tanıdım. Bunlardan ilki, Mehmet Hocam, her an bizimle ilgilenmişti. Her
zaman yanımdaydı, hastanede bile. Durumumuzla, moralimizle sürekli
ilgileniyordu. Yeri geliyordu gece yarılarına kadar çalışırken “süpersiniz,
harikasınız” diye motive ediyordu. Yeri geliyordu psikolojik baskı uyguluyordu :) Sonuç olarak bir projede her insanın desteğini
hissetmek isteyeceği çok iyi bir insandı. Bu projede kazandığım en güzel
şeylerden biri Mehmet Teber gibi biriyle tanışmak ve beraber çalışmaktı benim
için. İkincisi, diğer asistan arkadaşım Merve Özdemir. Ona projenin başından beri
çok şey borçluyum. Projeye katılabilmek için bir bayan arkadaşa daha ihtiyaç
vardı ve o katılmasaydı ben de mahrum kalacaktım böyle bir şeyden. Bunun
dışında gayet nazik ve güler yüzlüydü. Cumartesi sabahın köründe benimle acile
geldi, baygınlık geçirdiğimde elimi tuttu. Okullarda sınıflarda hiçbir zaman
yardımını esirgemedi. Üçüncüsü, kesinlikle Mustafa Bey :) Ne zaman Mustafa Bey aklıma gelse tebessüm
ederim. Atatürk Havalimanı’nda ilk tanışmamızdan, oradaki ayrılışa kadar
yüzündeki içten gülümseme hiç eksilmedi (dönüş günü olan gerginliğini
saymıyorum :) ). Gayet iyi
niyetli, hassas biriydi. Son doğum gününde kendini hayır işlerine adamaya karar
vermiş, sükûneti bu şekilde bulmuş belki de bir insanın hayatında çok az eşine
rastlayabileceği ender insanlardandı. Yolunuz düşerse Yeryüzü Doktorları’na
uğrayın, bir tanışın derim :) Beraber sizinle litrelerce çay içebilir :) Son olarak Ender ve Doğan
Beyler. Bizi havalimanında karşılamışlardı ilk. Ender Bey bize ilk başta gergin
gelse de daha sonra çok sevdik kendisini, köylerdeki herkesin sevdiği gibi.
Ender Doktor deyince köylerde tanımayan yoktu :). Diğeri de Doğan Bey. Açlığımızla-susuzluğumuzla
uğraşıp durdu bir hafta hiç şikâyet etmeden, arada sırada arabayı sürerken
intikamını almış olsa da :) Muhabbetlerimizin
bir numaralı konusuydu, o ve araba sürüşü :) İstanbul’a döndüğümde bindiğim otobüsten sonra onun araba sürüşünün çok
güzel olduğunu düşünmedim değil aslında :).
Not: Bu son paragrafı
yazarken bayağı duygulandım. Adı geçen herkese çok teşekkür ederim. Allah
hepsinden razı olsun.
Yorumlar
Yorum Gönder