Aylak Okurdan La Mancha'lı Yaratıcı Asilzade Don Quitoje'ye veya İyi İnsan Alonso Quijano'ya Mektup


Cervantes'in "hikâye hakkında, kötü söylersen karalanmaktan, iyi söylersen ödüllendirilmekten korkmadan, istediğini söyleyebilirsin" demesinden cesaretle 400 küsur senedir denilenler yetmezmiş gibi ben de sana birkaç şey söylemek istiyorum.

Yaşadığım zamanda senin adını aslında çok fazla anıyoruz. Hatta adını anan birçok kişi kim olduğunu bilmiyor bile. Hikâyeni okumadı birçoğu. Ne derdini biliyorlar, ne yediğin sopaları... Ama ne zaman küçücük boyumuzla bir haraminin önüne dikilsek ve doğru olduğuna inandığımız değerlerimizi haykırsak, pat diye yüzümüze çarpılıyor o cümle "Don Quijoteluk yapma!".  Otur evinde, artistlik yapma, olur olmaz kahramanlıklar sergileme diyorlar kestirmeden.

Senin ismin şu zamanda bile çoğu insan için küçümseme ve itibarsızlaştırma aracı olarak kullanılıyor. İnsanlar kelimelerin yüzeylerinde geziniyorlar sadece. Don Quijote diyorlar, feminist diyorlar, İslamcı diyorlar. Ama hiçbiri neyi kastettiğini kendi bile bilmiyor. Sadece kitabın kapağına bakıyorlar ama Don Quijote'nin ne vaad ettiğini bilmiyorlar. Onların yıkılmaz 'gerçek' duvarı var ki bize çoğu zaman neden gerçeğin o olduğunu veya olması gerektiğini anlatmaya tenezzül bile etmiyorlar. Belki onların gerçekleri bir saplantı? Veya otoritenin gerçeği milyonların saplantısı? O duvarı sarsmadığımız sürece sanırım bunları sorgulamanın bir faydası yok. Ancak denersek anlayabiliriz. Gülünç mızrağımızı ve leğenden miğferimizi alıp karşılarına dikilip "İşte bu da bizim gerçeğimiz, hatta sizinkinden daha eğlenceli" demeliyiz belki de. Bizi iyileştirmek isteyenlere neden neşemizi elimizden almaya çalıştıklarını sormalıyız. Onların hastalık dediği tavrımız, onların gerçekliğine karşı bizim savunmamızın ta kendisi oysa.  Biz bu halimizle de 'iyi insanız'.

Bazı zamanlarda biz de senin gibi yaptığımız ve yapmak istediğimiz eylemlerin kendi seçimimiz mi yoksa saplantımız mı olduğunu bilemiyoruz. Mesela ben, sık sık soruyorum kendime "Hayal ettiğim onca şey benim arzularım mı?". Birçok kararlar alıyoruz. Karar almak ciddi bir süreç istiyor aslında. Önümüzde onlarca seçenek var. Birini seçmek çoğu zaman diğerlerini yok etmek anlamına geliyor. Kendi faydamız için bir şeylerden feragat ediyoruz veya ettiriliyoruz. Hatta daha acısı bazen seçenekleri biz düşünmüyoruz, önümüze geliyorlar. Kırmızı hap mı mavi hap mı diyor kapıdaki siyah gözlüklü abi. Yok ben yeşil alayım diyemiyorsun çünkü senaryoya ters.  Ama sen dedin. 17. yüzyılda bir şövalye olmak istediğini söyledin. Ama geldiğin noktada düklerin, düşeşlerin saray eğlencesi için mizansen oluşturduğu bir eğlence aracına dönüştün. 21. yüzyılda elinde keşkülü ile sokakları arşınlayan bir fukara derviş geliyor gözlerimin önüne. Mahallenin delisi der geçerdik sanırım. Peşinden çocuklar koşardı. Oğuz Atay'ın da dediği gibi delileri ilk çocuklar fark eder bizim buralarda.


Şunu da söylemeden geçemeyeceğim. Birinci kitaptaki içler acısı halini kitaba olduğu gibi yansıtan yazarına, ikinci kitapta ver yansın etmiştin ve diğer insanların bütün utanç verici hallerini bilip bilmediğinden endişe duymuştun. Çünkü artık sen de kendi seçimini sorgulamaya başlamıştın. Artık hanlar sana da han görünüyordu. En sonunda 'akıllanmayı' seçtin. La Mancha'lı Yaratıcı Asilzade Don Quijote sadece 'iyi insan' olmaya karar verdi ama hikâye burada bitmedi. Hemen hemen her yazarın kitabının içine bir Don Quijote sızdı. Ve biz bu sayede hep idealist yanımızı koruyabildik belki de. Teşekkürler Mahsun Yüzlü Şövalye.  

                                                          Ebrû
21. Yüzyıl 
İstanbul
Salvador Dali, Illustration for Don Quixote Pt. I, Ch. VIII, detail, 1945, from Miguel de Cervantes,Don Quijote de la Mancha, Author’s own edition, from Miguel de Cervantes, Don Quijote de la Mancha, Trans. Peter Motteux, (Random House, 1946), p.60-61. 

Yorumlar